25 Şubat 2014 Salı

Kal ayarı - tarihçesi

KTM'yi aldığımdan beri Shimano M520 dağ bisikleti pedalı ile kullanıyordum. Pedal açısından pek sıkıntım yoktu ama nedense ayakkabıyı 1 numara büyük almışım. Ayakkabıyı ya çok kalın bir çorap ya da çift çorapla giymek zorundaydım.
Geçtiğimiz sonbaharda Alanya yol yarışına hazırlanırken bunun beni yavaşlatıyor olabileceğini düşündüm. Herhangi bir somut sebep yoktu bunda, sadece ayağımın ayakkabı içinde ileri geri kaydığını hissediyordum. Bunun üzerine internetten Shimano 105 pedal ve Shimano R107 yol bisikleti ayakkabısı siparişi verdim.
İnternetten bisiklet malzemesi almanın dezavantajı, onunla ilgili herhangi bir destek alamıyor olmanız. Yani "bu pedal nasıl kullanılır, nasıl ayarlanır?" diye anlatacak veya bu işleri sizin yerinize yapacak kimse yok. Pedalı takmak sorun değil, 15 mm somun anahtarı ile 5 dakikalık iş. Fakat kallerin ayakkabıya takılması öyle değil pek...
Evde bisikleti test edebileceğim trainer benzeri bir alete de sahip değildim, bu nedenle "göz kararı" denebilecek bir metotla kalleri ayarlamaya çalıştım. Ertesi gün, Sahilyolu'nda kal ayarı turuna çıktım. Fena değil. Ama olmadı.
Bir sonraki gün, Atilla grubu ile çıktım. Bostancı'daki başlama noktasına giderken bir ayar daha. Olmadı.
Kaynarca'daki molada, yeni aldığım ayakkabıların ayarıyla oynamak, karizmayı çizdirmek istemedim.
-Hocam, bakkaldan çikolata alcam, 5 dakka gidebilir miyim?
-Git git, bana da poğaça al.
Bakkal bahanesiyle gözlerden uzaklaştım. Göz kararı prensiplerle sağ kali tekrar ayarlarken...Grup yola çıkmış!
Alelacele ayakkabıyı giy, bisiklete atla. Bu arada grup 1 km uzaklaştı tabii.
Bir an evvel yetişebilmek için bir tempo tutturdum. Ayar olmuş mu diye iyi bir test de olacaktı.

HAH!

Velhasıl böyle bilimsel olmayan, aslında herhangi bir dayanağı olmayan tamamen şans eseri bir metotla kalleri düzgün ayarlamayı başarmıştım. Yarışa da bu ayarla girdim.

Amerikanların "If it ain't broke, don't fix it" diye bir sözü vardır. Yani bir şeyden memnunsan, ona dokunma, onunla oynama der. Kaşınıyorum ya, bir akşam kafama esti, seleyi geriye çevirdim.

Bir yerden okuduğum bilgiyle kalleri öne aldım.

Ertesi gün heyecanla test.

BU NE?

Bu noktadan, sanırım Kasım ortasıydı, geçtiğimiz Cumartesi gününe kadar kaller yamuktu, tam performansımı bir türlü veremiyordum. Bununla ilgili internette sayısız şey okudum. Ayakkabılarımı, dizlerimi, kalça genişliğimi defalarca ölçtüm. Ne fayda...

Sözün özü, kendinize güvenmiyorsanız kal ayarınızı (aslında bütün bisiklet ayarlarını) profesyonel bir bisikletçide yaptırınız.

23 Şubat 2014 Pazar

Atilla ile Pazar antrenmanı

Benim bir blog'um vardı...
Bugün Atilla Bisiklet Takımı ile 96 km'lik bir sürüş yaptım. Ailemin evi Pendik'ten yola çıkıp başlama noktası olan Bostancı'ya kadar tek tabanca ve inceden rüzgara karşı gittim. Bozuk kal ayarı sebebiyle sağ dizim ağrımaya başladı.(bu konudan daha fazla bahsetmeliyim) Sağa çekip kali sola aldım, devam ettim. Daha iyi hissettim ama olmadı.
Grupla Kaynarca'ya kadar 25 km/h tempoyla (laylaylom diyebiliriz) gittik ve diz bu arada problem çıkarmadı. Kaynarca'daki molada kali biraz daha sola çektim. Yine daha iyi hissettim, ama yine tam olmadı.
Kaynarca'dan Sabiha Gökçen sabahına kadar 31-32 km/h tempoyla devam ettik. Buraya kadar diz yine problem çıkarmadı. Ama eğimin artması ve kadansın düşmesiyle diz yine kendini gösterdi.
Kendimi zorladım ama Benzinci rampasında fark yedim. Molada ise "Efe çapraz basıyorsun yahu?" dediklerinde "Yok töbe, size öyle geliyor" diyerek geçiştirdim, ama bir köşede kali biraz daha sola çektim. Boom. Şimdi oldu.
İnişte (iyi olduğumu düşündüğüm yer) çok rahat ettim, ve yüksek tempo ve yandan rüzgara rağmen grubu 46-48 km/h ile çekebildim. Aylardır göremediğim, özlediğim değerlerdi bunlar. Kaynarca'ya tekrar geldiğimizde bir atak yapıp grubu denemek istedim, ama kimse yanıt vermedi. Olmaz ki!
Grubu Bostancı'ya kadar laylaylom temposuyla çektikten (ve kavşaklarda dikkat edip, kavşaktaki arabalara "pardon" dedikten) sonra Bostancı'ya ulaştık.
Bağdat Caddesi'nde trafiğe takılarak 1:15 Beşiktaş vapurunu kıl payı kaçırdım ve 1:30 Kabataş vapuruna binmeye karar verdim. Vapurdaki amcanın bisikleti "burası yassah" diyerek sağa sola taşıtması da pastanın üzerindeki krema oldu. Yahu 100 km bisiklete binmişim, taytla duruyoruz, ayağımda bisiklet ayakkabısı, gezdirme beni ortada troll müsün nesin...
Vapurdan Beşiktaş'taki eve kadar freeride yapmak zorunda kaldım. Klasik trafik meseleleri...
Eve gelince süt, yulaf ve makarna ile recovery'mi yaptım.
Strava'dan sürüş kaydını görebilirsiniz.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Başlangıç

Yol bisikleti sezonu kapandı ve hepimiz için (maalesef) işe güce dönme zamanı.
Sağlam bir aradan sonra yine bisiklete binmeye başlarken kendime bir blog açıp, burada bir antrenman kaydı oluşturasım geldi.
Burada çoğunlukla yaptığım sürüş/gezi/antrenman izlenimlerim ve genel olarak bisikletle ilgili yazılar yazmayı düşünüyorum.
Yani bir nevi günlük, bir nevi BikeRadar.com.
Spor Locası, CyclingTips, One Man and His Bike gibi bloglardan etkilendiğim doğrudur.